Hafızai Beşer (13) Prof. Necip Alp, Yahya Akengin, Dr. Durmuş Hocaoğlu, Ertuğrul Haşlak

Prof. Dr. NECİP ALP

Bayburt'ta "Alizade-İnce Araplar" diye bilinen tanınmış bir aileden,akademisyen ve bilim adamı, tıp doktoru.

Hocamız, özellikle hasta sahibi hemşerilerimizin Erzurumda ki ilk uğrak olduğu kişiliktir. Memleketimizin asilzade bir ailesine mensuptur.

Alicenap ve mütevazı kişiliği ile toplumda kendini ifâde eden Necip ağabeyimiz bizim de çok genç yaştan itibaren kalp rahatsızlığı olan rahmetli annemizin de biricik doktoru idi. Rahmetlinin O’na çok dua ettiğini bilirim.

İsmi ile müsemma; bir çok hasta hemşerilerimiz ile hasta sahiplerinin de dualarına mazhar, kişilik ve yapı olarak; gayet şık vetemiz giyinen, bildiğim kadarıyla değerli "dolma kalem" koleksiyoneri, beyefendi, nezaket ve naifliğiyle maruf, insanlara önem veren, mesleki bir gereklilikten olsa gerek titiz ve pratik, temsil kabiliyeti ve karizmasıyla çelebi kişiliktir.

Arkadaş, yaren ortamlarında oldukça şakacı ve espritüel, nüktedan ve hanedan olduğunu biliyoruz.

Necip hocamızı, ağabeyimizi: “taydaşlarının” tüm lokal özellikleri ile mümeyyiz, öyle bildik klasik “akademik kariyer” edinmişliğin hercailiği veya keyfiliğiyle; kendi kültürüne kör, hor ve aşağılayıcı bir yaklaşım tarzı ile değil, benliğinden ve kişiliğinden kaynaklanan mütevazı bir Bayburt figürü olarak tanırız. Rahatlıkla kendinizi ben falanca ve fişmekanım diye ifade ile derdinizi anlatır ve sizi ziyadesiyle sıcak karşılayan bir şefkatli doktor beyi bulursunuz karşınızda.

Biz 40 yıla yakın insanımıza hizmet eden bir değer olarak Necip hoca hakkında olumsuz bir şey duymadık. Yani, bir çok böyle insanımıza mihmandar gibi görünüpte onları nihai hedefleri veya müstevlililerine istismar açısından değerlendirmeyen, sadece aidiyeti anlamında yardımcı olan bir kişilikten dem vuruyoruz.

Çok uzun yıllardan beri Erzurum gibi mahrumiyet bölgesinde, özellikle tüm doğu ve karadeniz insanına hizmet veren, dertlerine çare olan bu hemşerimiz ne kadar övülse yeridir diye düşünüyorum. Karadeniz ve Doğu bölgesinde tanınan ve bilinen mesleki birikimlerinin zirvesinde bilim adamı ağabeyimiz hakkında bu güne kadar herhangi olumsuz bir söylenmemiştir, kaldı ki, yazımızın ilk satırlarında belirttiğimiz gibi dualarla yad edilen kişiliktir.

Toplumdan aldığını ziyadesiyle topluma iade etmiş, hizmetlerine devam etmektedir.

Uzun yıllar kendi ile özdeşleşen Erzurum Tıp Fakültesi Araştırma Hastahanesinde hizmet verdikten sonra Başkent Ünivesitesi Tıp Fakültesinde hoca ve insanlara şifa dağıtmaya devam etmekte olan bu babadostu, rahmetli anneme de şifa olmuş ağabeyime, hocamıza ahir ömründe sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur diliyorum.


YAHYA AKENGİN

Türk dünyasının yaşayan en büyük şairlerinden. Türk dünyasına, Türk kültürüne hizmet etmeyi kendine şiar edinmiş; şair, mütefekkir, romancı ve halk bilimine oldukça hakim bir otorite.

“Aşk’a Verilmiş Muhtıra” da: “Milletlerarası ilişkiler, dostluklar, düşmanlıklar ve ittifaklar, dünya kurulalıdan beri hep olagelmiştir. Ancak bunların değişmezliği hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Dostluklar, düşmanlıklar, ilişkiler ve ittifaklar değişirken, millet gerçeği hep sabit kalmıştır. Milletleri tarihin binbir türlü inişli çıkışlı yollarında nice belalardan ve badirelerden koruyan itici güç ise, milliyet duygu ve düşünceleri olmuştur. Bunun dünya literatüründeki adı ise ‘Milliyetçilik’tir. Türkiye’yi yönetme makamındaki bir zatın, Türkiye’nin sorunlarını etnik adlandırmalarla çözümleme yoluna girerken, Türk’üm demeyi de tehlikeli bulma görüşünde olması, acaba tarihi bir çelişkinin de ötesinde, özel bir misyon mudur.” diyerek, yiğitçe aidiyetine hor ve dik bakanlara da hakikati ve gerçeği haykıran bir Bayburt yüreğidir Yahya Akengin beğ.

Bizim kendisi hakkındaki kanaatimiz ve yakıştırmamıza da kendinden menkul bir ünvanı da: Oğuz Dede!

Yahya beğ, şiir, roman ve tiyatro alanında eserlerini verirken, Özlem Yokuşları ile çocukların dünyasına, Oğuz Dede ile her yaşın okuma zevkine yönelen, şiirleri bestelenen, yazdığı tiyatro eserleri ve yüksek kültür birikimleri ile hamasetli konuşmalarıyla insanları irşat eden değerdir.

“Yeter ki gönülleri ve mevsimleri ümitsizliğin kuraklığı kaplamasın” diyen, gayrısının hiçbir anlam ifade etmeyeceğini, esas olan Yunus gibi ümitsizliğe merhem, Şair Zihni gibi ; “koşma” tadı ve lezizliğinde:

“Göremedik Bayburt’ta biz o baharı
Size yeşil, size çiçek olsun
Açılır sonsuzluğun bütün kapıları
Yeter ki rûhlarda o Hilâl olsun
Yüceldikçe yeryüzünde ırkımızın vakarı
Kanlarımız size helâl olsun”

coşkusunu terennüm eden bir gönül adamıdır da.

1946 yılında Bayburt'ta Güçlü (Zarani)  köyünde doğdu. Öğretmen kökenli hemşerilerimizdendir. Gazi Eğitim Enstitüsü ve OTDÜ'de edebiyat dersleri verdi. Kültür Bakanlığı Başmüşavirliği görevinde bulundu. TRT de çeşitli görevlerde uzman olarak çalıştı. Hisar,Türk Edebiyatı, Doğuş Edebiyatı,Milli Kültür, Boğaziçi ve Türk Dili Dergilerinde yazı ve şiirleri yayınlandı. Dokuzu aşkın çok önemli ödüller kazandı. İLESAM ve TÜSAV'ın başkanlığını yaptı.

Yayımlanmış eserleri: ŞİİR KİTAPLARI : İstesen, Akşamla Gelen Çağ Sürğünü, Saatler Ve Çehreler, Ötelerden Kimselere Anlatmadım, Sözümüz Var.
Değerli bestekar Ali Şenozan tarafından da, yanlış hatırlamıyorsam; "Çağ Sürgünü" adlı şiiri bestelenmiş ve gönüller arşivin de mütevazı yerini almıştır.

ROMANLARI : Özlem Yokuşları,Dönüş Acıları, Yaralı Dağlar, Oğuz Dede, Sarkaç.
TİYATRO ESERLERİ : Enver Paşa Ve Büyük Ümitler,Eski Çarıklar,Aile Bağları.
RADYO OYUNLARI : Ceylan Vurmak, Torosların Öbür Yüzü, Plevne Günleri, Nene Hatun, Şirket Koltuğu,

Şairin Makedonyacaya çevrilen ve orada yayınlanan eseri "Aşk’ta Bereket Var." İsmini taşıyor. Yahya Akengin yurtdışında ve yurtiçinde birçok şiir festivallerine katıldı. Stuga, Liege, Bağdat, Mirbet, Tataristan Şiir Bayram ve Festivalleri bunlara örnek, Elazığ’da Uluslararsı Şiir Festivaline de onur konuğu olarak katılmıştır.

Birde "Siyaset Name Yada Bir Seçim Hikayesi" adlı hatıra kitabı vardır.

Ankara da ikamet eden bu değerli büyüğümüz, entelektüel birikimi ve otantik hayat tarzı ile Bayburt irfanını taşıyan, kalibresi ve kalitesi kendinden menkul memleketimizin yetiştirdiği değerler ve iftihar listesine girmeyi çoktan haketmiştir. Kendisine buradan sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur dileklerimizi sunuyorum.


Dr. DURMUŞ HOCAOĞLU

Hoca Mehmet namıyla meşhur memleketimizin Cumhuriyet dönemi efsanevi öğretmeninin iki numaralı mahdumu.

Galer mahallesin de ikamet idiler. Poşa’ların sokak diye bilinen sokakta, pönserek deresine yakındı konakları.

Durmuş ağabeyimiz bizim çocuk yaştan itibaren tanıdığımız ve fikir ve görüşlerinden feyz aldığımız, mütefekkir yönü ile tanınan uzakdoğu sporlarında da başarılı siyah dan kuşaklı bir teakwan-do’cudur da. Bayburt Ülkü Ocaklarında 12 eylül öncesi bizlere hem tadına doyum olmaz seminerleri, hem de böyle sportif alanda da yardımları olmuş, hafızamıza yer etmiş bir değerdir.

Kendi sitesin de, kendi kaleminden otobiyoğrafisi; cemaziyelevveli şöyle:

1948 yılında Bayburt'ta dünyaya gelen Durmuş Hocaoğlu 1974 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu.

1982 yılında mühendislik mesleğini terketti ve Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Fizik Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi. O tarihten sonra Felsefe'de master ve doktora yaptı, Fizik'te ise master yaptı, doktorasını tez aşamasında bıraktı.

Hâlen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapan ve mültidisipliner bir akademik çalışma kariyeri bulunan Hocaoğlu'nun çalışma alanları Fizik Felsefesi, Bilim Felsefesi, Tarih ve Siyaset Felsefesi olup, muhtelif dergilerde Elektrik Mühendisliği ve Fizik gibi teknik konular yanında Bilim ve Fizik Felsefesi, Tarih Felsefesi, Siyaset Felsefesi, Din ve Laiklik v.b. konularda makaleler kaleme almış; ayrıca, muhtelif akademik toplantılara tebliğler sunmuş ve tebliğ kritikçikliği yapmış, birçok gazete ve dergide sürekli yazarlık yapmıştır. Yayınlanmış üç kitabı bulunmaktadır.

Özellikle Türkiye Günlüğü dergisi ne yazdığı ilmi ve bilimsel makaleler ile Yeni Çağ Gazetesin de günlük makaleleri okunmaya değer yazılardır.

İşte kendisi ile muhasebe ve murakabesinden bir pragraf; 

“Uğraşma bunlarla, vaktini zâyi' etmeğe değmez; sen çözülme sürecine, 'hâleti nez'e girmiş' bir kitleye hitap ediyorsun, ama bu, ölümün gölgesi yüzüne düşmüş, yüzünü bu dünyadan öteye çevirmiş can cekişen bir insana hitap etmek, veya bir duvarla konuşmak yâhut bir kör kuyuya seslenmek gibi bir şey; feryâd ü fîgan içinde "Ey Türkler! Bu topraklarda boğuluyorsunuz" kabîlinden şeyler yazıp durma; seni dinleyen de yok, anlayan da.
Gazete yazılarını akademik makale gibi yazdın da ne oldu?

Yazı yazdığın gazete bile artık sana tahammül edemedi. "Kozmopolitanizm" üzerine ardı ardına yazılar yazdın, PKK'nın yirmibeş yıldır bastırılamayan isyanına ve diz çöküp masaya oturma hazırlıkları yapılıyor olmasına rağmen, hâlâ "irticâ"yı bir numaralı tehdit konsepti kabûl eden, kız talebelerin başörtüleriyle fakülte kampüslerine bile girmesi durumunda darbe ihtarı vermekten çekinmeyen asker zihniyetinin, insanları, dinleri ile devletleri arasında tercih yapmağa zorladığını ve bu zorlamadan vatansevmezliğin felsefesi ve içtimâî-siyâsî sonucu demek olan kozmopolitanizmin - adıyla sanıyla "Müslüman Kozmopolitanizmi"- doğacağını ve onun da ölümcül sonuçlar yaratacağını, zîra kozmopolitanların intikamlarının nasıl da korkunç olduğunu yazdın durdun da ne oldu?
Kim seni dinledi?

Ya Avrupa Birliği için yazdıkların? Neye yaradı, söyler misin? Sen onlara, "Ey Türkler! Sâdece şunu bilmen dahi AB üyeliğiine kategorik olarak hayır demen için fazlasıyla kâfîdir:..." diye başlayan kaç yazı yazdın; ne oldu Allah aşkına? Yüzüne kim baktı?

Artık kabûl et, Hocaoğlu: Senin bütün te'sirin, kara kışın tam ortasında Ağrı gibi bir dağın başında soba kurarak gökyüzünü ısıtmaktan başka nedir ?”

Ünü ve ziyâ’sı memleketimizi aşmış bir bir büyük filozof ve düşünürdür Durmuş Hocaoğlu beğ.

Velhasıl değerli dostlar, bu değerimizle ilgili bizim yazacaklarımız havada kalacağı için, kendisine buradan sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur dileklerimizi sunuyoruz.


ERTUĞRUL HAŞLAK

Ertuğrul bey, bizim Bayburt Milli Eğitim Müdürlüğünden 3 yıl beraber hemhal olduğumuz, asilzade bir aileye mensup, oldukça nezaket ve zarafet erbabı, kendinden menkul bir düşünce sahibi: şair ruhlu, güzel ve şık giyinmeye çalışan, saygılı, kimse hakkında sui-zan beslemeyen, güler yüzlü, heyecanlı bir tabiatta, haksızlığa ziyadesiyle tepkili ve dürüst bir kardeşimizdir.

Aslen eski ismiyle Malansa köyünden merhum Muhittin Haşlak’ın tek oğlu olup, uzun yıllar Bayburt milli eğitim camiasında memur ve şef olarak hizmet vermiş olup; dik başlı değil, başı dik gezen ve öyle yaşayan bir kardeşimizdir.

Maatessüf son zamanlarda moda bir hal alan, başı dik yaşayan veya başka bir deyimle kul’a kul olmayı kendine zûl kabul eden böyle değerli insanımıza reva görülen horlanma, dışlanma ve sürgünden de nasibini almıştır Ertuğrul kardeşimiz.

Su’dan bir bahane ile çok sevdiği ve terketmeyi aklının ucundan dahi geçirmediği memleketten komşu il Gümüşhane’ye sürgün edilmiştir. Halen orada ikamet ve görevinin başında.

Bu kardeşimiz, öyle bildik bir siyasi taassup sahibi olmayıp, işinin ehli, samimi ve ihlaslı ve bir kişiliktir. Önemsediğimiz en güzel huy’u çok saygılı ve alicenap ve özellikle vefalı bir duruş sahibi olmasıdır.

Halk kültürüne aşinalığı ve özellikle şiire karşı düşkünlüğü olup, tandır buğusu sıcaklığında şiirleri okunmaya, ezberlenmeye değer.

Şairleri ve ozanları en iyi kendi dizeleri anlatır düşüncesiyle, bu kardeşimin ödüllü bir şiiriyle sizleri başbaşa bırakırken; değerli dostuma sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur dileklerimi gönderiyorum.

GURBET AKŞAMLARI

Muhannet iz sürdü kırdı dizleri
Bir garip sürgünü yaşarım Bayburt
Senden yoksun koydu yordu bizleri
Duygular sel olur coşarım Bayburt

***Sorma hal hatırdan dumanlı başım
Gurbet elde yoktur candan yoldaşım
Cigaram efkarım katıksız aşım
Hasretli akşamlar yaşarım Bayburt

***Yollar uzun olmuş görünmez ardın
Anamdın babamdın gönlüme yardın
Kaç garip yolcuyu bağrında sardın
Bir tek ben mi senden kaçarım Bayburt

***Her güneş batanda hasretin çöker
Dertliler derdini dostuna döker
Gam yıkar bendimi korsları söker
Gurbette bir dost ararım Bayburt

***Garip DURGUNİ’yem öz çıkar sözüm
Hep haşır neşirdim yurdumdu özüm
Dumanı tütmeyen yanan bir közüm
Ben sensiz gam, keder yaşarım Bayburt

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hafıza-ı Beşer (25) Kurban Yazoğlu, Kurban Yılmaz, Ali Kemal Kumkumoğlu,İsmet Çakal

Hafızai Beşer (11) Naci Memiş, Bünyamin Kutluer, Metin Sezer, Erdoğan Kadakal, Cahit Altay

Hafızai Beşer (8) Oflu Osman, Asım Hancı, Prof. Dr. Semra Kahraman, Salih Cengiz, Nizam Sayın, Muhsin Bayburtlu,