Kayıtlar

Ardışık Hatıralar

ARDIŞIK HATIRALAR Ardışık hatıralar bir muhal endişeyle Payladı durdu sabır illiyedi*  sormadan  Zevâl gördü duygular ucuz bir desiseyle Kaygılar sıralandı ağyar cama vurmadan * Yer yer yükseliyorken filizi çiy öşürür Rüzgâr dağa yaslanmış bulutlar atlas güpür Bu nasıl bir ihtimam âlem dengeli yürür Aksetmiyor su sesi dile bir tat vermeden  * Sabahın çeyreğinde soğururken kalbi su Şehvet kocalıp düşer arzın arsız yontusu   Kavileşir serinlik esenlikler süngüsü Ruha muştular serper gün tepeye varmadan * Bir dönüş hikâyesi söyler sanki türküler Ardarda kenetlenmiş sundurmalı sürgüler Tellerinde sim sarı yivli zarif örgüler Artık zamanlar dindi anılar sararmadan * Kalktı semaya sürur müjde yağıp geceye Kısır idrak mahsulü muhtaç vasat heceye Sağırlar mabedinde döndü sır bilmeceye Gölge sükût sağmıştı tanyeri ağarmadan Beşiroğlu.. 17.06.2023 _____: *İlliyet: Sebep/sonuç..

Seç Beni

Leylim Ley'e Nazire: Düştüm gayri kıraç gri toprağa Ateş ile soğut beni aç beni Aç bî ilaç nasıl geldim bu çağa Ben ne menem faydasızım saç beni Gurbet acı hasret beter çekemem Kır bahçeme darı bulsam ekemem Eynim pörçük belim bükük çökemem Harman vakti darısızım teç beni Yıllar var ki hasretiyle yanarım Kaybetmişim hafızamı ararım Kime olmuş senden gayri zararım Ben özüme hayırsızım geç beni Beşir derler adım ile sanıma Dokun da bak aha şu sol yanıma Ne hengâme yeğlemişim canıma Can istersen sızım sızım seç beni... Beşiroğlu ... 16.08.2017
Sitemiz Bir Süreliğine Bakıma alınmıştır

Altunay Beşiroğlu Şiirleri | Ali Kemal Temuçin

Resim
Şiir; ruh ve gönül yansımasıdır. İzlediklerimiz, gözlemlediklerimiz; yaşadıklarımızın ve ortamımızın etkileri; en önemlisi de okuduklarımızın oluşturduğu düş dünyası bir araya gelir, mayalanır, yeni bir biçim alır. Eğer maya sağlamsa ve iyi tutmuşsa, o yeni biçim artık bizimdir. Çünkü mayalanırken ruhumuzun incelikleri, tutkusu, zevki, hırsı, uçarılıkları… o yeni biçime katılmıştır ve sergileme zamanı gelmiştir.Oluşturduğumuz bu kendi dünyamızı sergileme yollarından biri de “şiir”dir. Türk Dili’nin şiir geleneği kadim özellikler taşır. Dilimizin yapısı, insanlarımızın zengin iç dünyası, yaşadıkları değişik doğa ortamları, değişik topluluklarla ve kültürlerle iletişimleri bu kadim özelliği oluşturmuştur. Şiirimiz Dede Korkut’ta iç ses uyumu ve destansı anlatım; halk şairlerinde hece/uyak/ezgi/duygu yoğunluğu; aruz kalıplarında ses uyumu/süslü anlatım/kalıplaşmış sözlerle düşsel anlatım; Tanzimat’la birlikte de yeniden dilde kendi öz kaynaklarını ve “serbest ölçü”yü öne çıkaran, bir

Hafızai Beşer (özel -3-) Prof. Dr. Osman Şimşek, İlhami Tuluk, Mustafa Masatlı, Ahmet Aksoy,

Resim
Hafıza-i Beşer (özel-3) Sevgili “Hafıza-i Beşer” okuyucularım, değerli dostlar, epey bir aradan sonra tekrar yazı dizimize devam etmeye karar verdik.. ilgi sizden, gayret ve yazmakta bizden olsun.. haydi bakalım bu seferki misafir dost ve hemşehrilerimiz kimler, PROF. DR. OSMAN ŞİMŞEK Sevgili dostlar Profesör Osman Şimşek bey, dürüstlük ve samimiyet, şeffaflık ve hesap verebilirlik, Liyakat, Adil ve tarafsız olmak, Bütünleştirici, Katılımcı bir disiplin ile akademik liyakat ve hayat, dünya görüşü ile kendisi hakkında bize verdiği ipuçları ve perspektifiyle; yönettiği bilim yuvasında: insan sevgisini, emeğe saygıyı; katılımcı, paylaşımcı ve görev ehli olmayı esas alan, her türlü denetime açık, şeffaf bir yönetim anlayışını kendinde cem etmiş bir bilim ve disiplin adamıdır. Bu bağlamda; bu gün Ülkemizin yeni, genç ve her gün kendini aşan ve örnek güzide bir Üniversite olma yolunda hızla yol alan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinin kadimden bu güne emektar ve özverili hocası,

DR. Durmuş Hocaoğlu | rahmânî mi, şeytânî mi,

Resim
ne zaman elim yazmağa gitse, içimden bir ses –  rahmânî  mi,  şeytânî  mi, tam kestiremiyorum -  "yazdın da ne oldu"  diyor ve devam ediyor: Uğraşma bunlarla, vaktini zâyi' etmeğe değmez; sen çözülme sürecine, 'hâleti nez'e girmiş' bir kitleye hitap ediyorsun, ama bu, ölümün gölgesi yüzüne düşmüş, yüzünü bu dünyadan öteye çevirmiş can cekişen bir insana hitap etmek, veya bir duvarla konuşmak yâhut bir kör kuyuya seslenmek gibi bir şey; feryâd ü fîgan içinde  "Ey Türkler! Bu topraklarda boğuluyorsunuz" kabîlinden şeyler yazıp durma; seni dinleyen de yok, anlayan da. Gazete yazılarını akademik makale gibi yazdın da ne oldu? Yazı yazdığın gazete bile artık sana tahammül edemedi. "Kozmopolitanizm"  üzerine ardı ardına yazılar yazdın, PKK'nın yirmibeş yıldır bastırılamayan isyanına ve diz çöküp masaya oturma hazırlıkları yapılıyor olmasına rağmen, hâlâ "irticâ"yı bir numaralı tehdit konsepti kabûl eden, kız talebelerin başör

Fikret ALGAN | NEREDE O ESKİ 21 ŞUBATLAR..

Resim
Bu yazıyı yazarken tarih 12 ocak. Bayburt’ta kutlamalar için hazırlıkların başladığını tahmin ediyorum. Tabi bu hazırlıklar eskisi gibi zor olmayacaktır. Çünkü gelişen teknolojinin her türlü imkanından faydalanabiliyorlar. Televizyon yayınları başlamadan evvel radyo yayınları zamanlarında bu hazırlıklar altı ay öncesinden başlatılırdı. Bu hazırlıklar üç başlı k altında planlanırdı; -TRT ye gönderilecek ekip’in oluşturulması, -  Merasim ve resmi geçit için yapılacak gösterilerin tespiti,           - Gece için yapılacak eğlence etkinliklerinin tespiti.     Bu tespitlerin yapımları ilk zamanlar rahmetli  Osman Okutmuş başkanlığında Halkevi düzenlerdi. Daha sonra kurulan Bayburt Folklor Derneği bu görevi üstlenerek çok değerli hemşerilerimizin ve ağabeylerimizin gece-gündüz demeden çalışmaları ile 22 Şubat sabahı sonuçlanarak, yorgunluklar son bulurdu. Bu çalışmaların her bölümünde başından sonuna kadar yoğun çabalar içinde olan  Şinasi Çakır  dinlenmek için altı aylığına eve kapanırdı.