Hafızai Beşer (özel -3-) Prof. Dr. Osman Şimşek, İlhami Tuluk, Mustafa Masatlı, Ahmet Aksoy,



Hafıza-i Beşer (özel-3)
Sevgili “Hafıza-i Beşer” okuyucularım, değerli dostlar, epey bir aradan sonra tekrar yazı dizimize devam etmeye karar verdik.. ilgi sizden, gayret ve yazmakta bizden olsun.. haydi bakalım bu seferki misafir dost ve hemşehrilerimiz kimler,

PROF. DR. OSMAN ŞİMŞEK

Sevgili dostlar Profesör Osman Şimşek bey, dürüstlük ve samimiyet, şeffaflık ve hesap verebilirlik, Liyakat, Adil ve tarafsız olmak, Bütünleştirici, Katılımcı bir disiplin ile akademik liyakat ve hayat, dünya görüşü ile kendisi hakkında bize verdiği ipuçları ve perspektifiyle; yönettiği bilim yuvasında: insan sevgisini, emeğe saygıyı; katılımcı, paylaşımcı ve görev ehli olmayı esas alan, her türlü denetime açık, şeffaf bir yönetim anlayışını kendinde cem etmiş bir bilim ve disiplin adamıdır.

Bu bağlamda; bu gün Ülkemizin yeni, genç ve her gün kendini aşan ve örnek güzide bir Üniversite olma yolunda hızla yol alan Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinin kadimden bu güne emektar ve özverili hocası, Rektörü Osman Şimşek bey, 1962 yılında memleketimizin küçük ve şirin bir köyü olan Çimentepe (Kütüdü) köyünde dünyaya gelmiş olup, ilk, orta ve lise eğitimini Erzincan da; yüksek ve akademik eğitimini Erzurum Atatürk Üniversitesinde, Yüksek Lisansını yine ayni üniversitede ve İzmir Ege Üniversitesinde de doktorasını yapmıştır.

1984 yılından beri, Araştırma Görevlisi, Yard. Doc., Doçent , Prof. Dr. olarak Trakya Ünv. Ziraat Fakültesi Fakülte Kurul Üyeliği, Trakya Ünv. Senato Üyeliği, Şarköy Meslek Yük. Okulu Md., Tekirdağ Ziraat Fakültesi Kurul üyeliği, Tekirdağ Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve Senato üyeliği ile el’an Üniversite Rektörlüğüne kadar liyakat, ehliyet ve yaşam tarzı ile bilim adamlığı vasıflarının kendisini taşıdığı değerli bir bilim adamı ve hemşerimizdir.

Kendisini 2002 yılında Üniversitelerin adeta bir kardeş kuruluşu olan YURTKUR’daki görevimiz dolayısıyla tanıdık.. ilk tanıdığımız günden bu güne karşılıklı bir saygı ile hemşehri olmanın yani ayni toprağın ve kültürün bir bakiyesi aşinalığı ve gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, Osman hocamız; kumaşı sağlam ve gerçekten memleketin mayasından olsa gerek temsil kabiliyeti zirvede, güvenilir, sağlam karakterli, çelebi, mütevazı, bilim adamlığı ciddiyetiyle müsemma, vakur, güler ve güleç yüzlü bir yüksek bürokrattır. Ketum olması ve dikkate şayan diğer hususiyeti de görev ve beşeri ilişkilerinde hemen kendini hissettiren bir disiplin adamı olmasıdır.. bilenler bilir.

Sevgili dostlar, Osman şimşek hocamız, kadimden bu güne hemşehrilerimizden Rektörlük gibi güzide bir makam sahibi olan ikinci ‘Rektörtürümüzdür’..

Birincisini 24. Hafızai Beşer de yazmıştık; Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Ceylan bey ve üçüncü rektörümüz de yine Hasan Ceylan hocamızla halef-selef olan ve halen Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal beydir…

Memleketimizden böyle üstün liyakat gerektiren ve son derece kısıtlı olan makamlara seçilen ve atanan hemşerilerimizin olması bizleri elbette onurlandırmaktadır. Daha evvel de söylemiştik sevgili dostlar; valilik, rektörlük ve büyükelçilikler çok özel ve sınırlı sayıda etkin ve yetkin görevlerdir.. Sınırlı sayıda olan bu yüksek bürokrasi makamlarına atanmak, seçilmek te öyle kolay işler olmasa gerektir. Şükür Valilerimiz çok olmuştur, rektörlerimiz şimdilik üç güzide hemşerimizden mürekkep ama bildiğimiz kadarı ile büyükelçilik makamına teşkilattan yetişme atanan hemşerimiz yoktur. Sadece Namık Kemal Zeybek beğ Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığı zamanında Dışişleri Başdanışmanlığı uhdesinde olmak üzere Büyükelçilik unvanı verilerek, Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerimizde yetkili olarak, lokal değil, genel bir Büyükelçilik görevi üstlenmişti..

Çağdaş Namık Kemal ünv. bir görünüm
Özellikle yakından takip ve aşina olduğumuz için diyorum, Osman hocamızın Rektör olduğundan sonra Namık kemal Üniversitesinde yaşanan ve fark edilen fiziki değişim ve gelişim, akademik faaliyet ile ülkemiz şartlarında şimdiler de kalite ve kantite olarak ifade edilen meramımızı tam olarak söyleyebileceğimiz manada ise keyfiyet ve kemiyet olarak bir çok eski ve köklü üniversiteyi geride bırakmıştır.

Bu niceliğin ve niteliğin maksimum olarak tezahüründe en büyük pay elbette işin ve kaynağın başında olan Üniversite Rektörünündür.. Gayet disiplinli, yeni bir üniversite olmanın zorluğu hatta yerine göre handikabı sevgili hemşerimiz Osman Şimşek beyin özverili çalışmalarıyla, isabetli öngörü ve görev arkadaşlarıyla oluşturduğu ve takip ettiği ekip ruhu ve ekiple aşılmıştır.

Bizim dışarıdan edindiğimiz intiba ve Tekirdağ kamuoyu ile Üniversite de görevli Akademik çevreler, bürokrasi ve öğrencilerden aldığımız bilgiler muvacehesinde bu memnuniyet verici şeyleri yazıyoruz dostlar, yoksa yaptığımız, yazdıklarımız aidiyeti cihetiyle ve halk tabiriyle “körler topallar, birbirini ağırlar" muhabbeti değil, doğrudan bizatihi hakkı teslimdir. Tekirdağ kamuoyu, eşraf ve bürokrasisinde ve hatta siyasetinde Osman Şimşek ismi gerçekten saygın, sevilen ve itimad edilen bir kişiliğin adıdır. Bu güne kadar sayın hemşehrimiz hakkında herhangi bir olumsuz şey duymadık,  hatta tam aksi yukarıda yazdığımız gibi kelimenin tam manasıyla saygın bir kişilik olup, deruhte ettiği makama emeğinin hakkı  ve bileğinin gücü ile gelmiştir.

Elbette bir kentin bacasız endüstrisi, hatta çağdaş ınkılabı ile yörenin sosyal, içtimai, kültürel, sosyal, beşeri inkişafı, turizm ve tanıtma; en önemlisi ekonomisine lokomotif göreviyle alabildiğine katkı sağlayacak ve ülkenin her yöresinden gelen öğrenci ve öğretim elemanları ile diğer personeliyle devasa birer kurum olan Üniversitelerdir.. Üniversiteleri idare edenler kadar o güzide kuruma sahip olan yöre insanın da katkıları da yadsınamaz.. yörenin, şehrin veya bölgenin lokomotifi olma yolunda olan ve adeta gönüllü ve hatta mecburi olarak tanıtımını da üstlenen eğitim kurumlarını göz ardı etmek, hem lokal hem de mevzii olarak şuursuzluktur.. işte yukarıda yazdığımız saik ve gerekliliklerin şuuruyla; Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi hem Osman şimşek hocamızın işin mutfağından gelmesi hem de halkın, Tekirdağ kamuoyunun bu değerli bilim adamına verdiği destekle kısa zamanda cazibesi olan bir eğitim kurumu haline gelmiştir.

Sevgili okuyucularım burada sizin de anlayacağınız ve hak vereceğiniz gibi son dönemlerde memleketimizde de gerçekten örnek bir eğitim anlayışı ile yükselen Bayburt Üniversitemizde eksik olan ve acilen giderilmesi elzem, yöre insanı ve üniversite dayanışmasına, işbirliğine olan ihtiyacı vurgulamak gerektir diye düşünüyorum…

Sevgili Rektörümüz Prof. Dr. Osman Şimşek beye buradan sizin ve kendi adıma teşekkür ediyorum.. Ülkemize ve memleketimize daha nice hizmetleri deruhte etmesi için nice fırsatlar ile ahir ömründe sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur diliyorum vesselam.

İLHAMİ TULUK
Memleketimiz de Tulugoğulları diye bilinen köklü bir aileye mensuptur.. Tulukoğulları, bildiğimiz kadarı ile Y. Aksunk köyünden Zahit mahallesine neşet etmişler… Agah efendi oğlu Nuri Amcamızın büyük mahdumu olan İlhami ağabeyimiz 1951 yılında Zahit mahallesinde doğmuştur. Sırasıyla İlk Orta ve Lise tahsili eğitimini Bayburt’ta, Yükseköğrenimini de Karadeniz Teknik Üniversitesinde yapmış olup, bu üniversiteden Kimya Mühendisi olarak mezun olmuştur…

1976 yılında Bayburt Süt Fabrikasında başladığı meslek hayatına, 1977/1979 yılları arasında vatani görevini Yedek Subay Tankçı olarak deruhte ettikten sonra, 1979 yılı İzmit Seka’da (Türkiye Seluloz ve Kağıt İşletmeleri) başlayan ve sırasıyla Muğla/Dalaman, Zonguldak/Çaycuma, tekrar İzmit Seka, Kastamonu ve yine tekrar İzmit Seka Genel Müdürlüğünden özelleştirmeler nedeniyle 30 küsur yıl, İşletme Mühendisi, İşletme şefi, Planlama Müdürü, Müşavirlik ve Müessese Müdürlüğü yaptığı ve çok sevdiği kurumundan biraz da isteği dışında emekli olmuştur.

Sevgili dostlar, kısaca mesleki ve eğitim geçmişini yukarıya yazdığımız İlhami ağabeyi mi, amcamızın oğlu Kemal Beşiroğlu’nun KTÜ den bölüm/sınıf arkadaşı olması, rahmetli olan kardeşi Sinan’ın da yakın arkadaşımız olması ve daha da önemlisi ayni ocak’ta bizlere katkı eden bir ağabeyimiz olarak yaklaşık kırk yıldır ziyadesiyle ve yakın olarak tanırız.

İlhami ağabeyimiz çok zor maddi şartlar ve siyasi ortamlarda yetişmiş, memlekette bir çok hemşerimizin evlatlarına isim olarak örnek gösterilen nadide bir ideal ve dava adamı olup, kişisel olarak ta ekmeğini ve sosyal statüsünü bileğinin hakkı ile elde etmiş ve hayatını kazanmış bir değerimizdir.

Bildiğimiz kadarıyla ibadetini Üniversite hayatından beri hiç terk etmemiş gerçekten mütedeyyin ve istikamet üzerine yaşayan ve yukarıda yazdığımız gibi; memlekette onu tanıyan babaların evlatlarına bu meziyetleri örnek olarak gösterilen kişiliktir. Kendisini hem memlekette ve hem de yine bir diyari gurbet olan Kocaeli’nde yakından tanımak, arkadaş ve dostluğuna muttali olan birisi olarak ve halen de hayranlık besleyen bir kardeşinizim. Onunda bizi sevdiğine elbette müdriğiz…

Kendine has bir üslup ve jargon ile İstanbul Türkçesi ile konuşan, espritüel, memleket nükte ve yarenliklerine meraklı ve ustalıkla bu memleket üslubunu da iyi kullanan; gül ve güleç yüzlü, çelebi, alçakgönüllü, babacan, kadrü kıymet bilen/ vefalı; giyim ve kuşamına titiz ve şık yani temiz ve tirindaz, bilge bir duruş ve vakar sahibi, cesur, araştıran ve irdeleyen, kırmızı çizgileri çok keskin ve kavi bir memleket figürüdür.

Özellikle, 12 eylülden evvel ülkemizde var olan “anarşi ve kaos” ortamı içinde, KTÜ gibi pilot bir bölge olarak seçilen Üniversite de bir avuç serdengeçti arkadaşıyla; ülküdaşlarıyla çok zor ve çetin şartlarda hem eğitimini tamamlamış hem de o çetin idealizm sınavından da yüzünün akıyla çıkmıştır ve halen de yüz akıyla sonuçlandırdığı idealine hizmet etmektedir.

O yaş itibariyle hem 68 kuşağından hem de akademik tahsili dolayısıyla da 78 kuşağındandır…

Rahmetli A. Türkeş beğin 1994 Yılında "İlhami Tuluk beye kefilim
dediği"
gazete kupurü.(Resmi tıklayın, okuyun)
1968/1971 yılları arasında Bayburt Ülkü Ocaklarında başlayan siyasi mücadelesi, 1976 yılına kadar Trabzon ülkü ocaklarında, sonra Bayburt Ülkücü Memurlar Derneğinde, sonra ihtilale kadar Kocaeli Ülkücü Teknik Elemanlar Derneğinde, 1994 yılında MHP’ nin Bayburt Belediye Başkan adaylığıyla, Kocaeli Türk Ocakları Başkan yardımcılığı ile 2006 yılında emekli olduktan sonra da MHP İl Başkan yardımcılığı göreviyle 2007’ deki başarılı seçimde Seçim Komisyonu Başkanlığı görevlerini başarıyla yapmış olup, halen İl Delegesidir..

Evli, 3 oğul ve 3 torun sahibi bu ihtiyarlamayan değerli ağabeyimiz enerjisini ve inancını yitirmeyen bize el’an ve kadimden beri örnek memleket evladını anlatmaktan, yani böyle kısa biyografik bilgiler yazmaktan inanın zorlanıyorum. Onu bilenler ve tanıyanlar eksik yazdığımı söyleyeceklerdir.

Yaren ve taydaşlarından Dava arkadaşlarından bazıları; Ali İhsan Tuluk, Dr. Hasan Ulvi Kıvanç, Osman Nuri Gonca, Sinan Turgut, Meşut Kargı, Kemal Beşiroğlu, Erol Kılıç, Mahmut Kasap ve burada isimlerini sayamadığımız milliyetçi ve idealist ağabeylerimizdir.

İlhami Tuluk ağabeyime minnet ve şükranlarım ile ahir ömründe nice uzun ömür ve evlatlarıyla, torunlarıyla ve muhterem hanımefendi eşiyle sağlık, sıhhat ve huzur dolu yıllar temenni ediyorum vesselam.

MUSTAFA MASATLI

Sevgili dostlar, Mustafa Masatlı bey; Bayburtlu bir aileye mensup, Bayburt’u tanımayan fakat çoğu “benem diyen” Bayburtluya taş çıkartacak, haset ettirecek  kadar memleket özlemi ile dolu, hatta dopdolu bir hemşehrimizdir.. Bildiğimiz kadarı ile ailesi; “seferberlik” te Bayburt’tan muhacir olan ailelerden.. göç ettikleri Çorum İlimizden bir daha memlekete geri dönmemişler ama geldikleri toprağın ve kültürün özlemi içinde yanıp kavrulmuşlar..

Tekirdağ İlimiz de Üst düzey bir görev olan Vali Yardımcılığı görevini deruhte eden bu değerli hemşehrimizi öyle çok yakından tanımıyoruz. Makamında bir iki defa ayaküstü sohbet ve hemşehri camiaları toplantılarında şifaen tanımışlığımız ve edindiğimiz intibalar ışığında, anlatmaya çalışacağız.

Bu değerli hemşehrimizin samimi olduğu dostları ve arkadaşlarından duyduğumuz ve girizgahımızda kısmen yazdığımız Mustafa beyden kısa özgeçmişini istedik sağolsun bizi kırmadı e- posta ile gönderdiği kısa özgeçmişi şöyle:

“26.11.1969 tarihinde Çorum’un Sungurlu İlçesinde doğdum. İlk, Orta ve Lise öğrenimini Sungurlu’da yaptım. İ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi (Kamu Yönetimi Bölümü) mezunuyum. C.Ü Yönetim ve Çalışma Sosyoloji Yüksek Lisans yaptım. Evli ve 1 Çocuk Sahibiyim. Şuanda Tekirdağ Vali Yardımcılığı görevini yürütmekteyim.

- Tokat Kaymakam Adayı ; 4 Mayıs 1994’de Tokat’ta göreve başladım. 8 Ay süre ile İngiltere’de bulundum. Küre ve Yapraklı İlçeleri Kaymakam Vekilliği yaptım.

- Ulaş (Sivas) Kaymakamlığı (1997-1999)
- Bahçesaray (Van) Kaymakamlığı (1999-2001)
- Demre (Antalya) Kaymakamlığı (2001-2005)
-Alaçam (Samsun) Kaymakamlığı (2005-2008)
- Gerede (Bolu) Kaymakamlığı (2008-2010)
- Tekirdağ İl Genel Sekreter Vekilliği 4 ay) görevlerini yürüttüm.

Ailem Çorum’un Sungurlu İlçesinde yaşamaktadır.”

Değerli okuyucularım bilenler bilir: Çorum ve Tokat hatta Yozgat illerinde daha doğrusu Orta Anadolu da Bayburt kökenli çok hemşehrimiz vardır. Zaman zaman bunlarla ilgili ilginç ve güzel şeyler de yaşayıp görüyoruz. Özellikle internet ortamlarında ve sitelerinde; “ben Bayburtluyum ailem falancı köyden veya mahalleden Yozgat’a göçmüş, dedelerime falanca derlermiş, akrabalarımı arıyorum, yardımcı olur musunuz???” gibi mesaj ve yorumlar alırız veya duyarız.

İşte Mustafa Masatlı Vali yardımcımız da köken itibariyle böyle bir beğ ve aileye mensup olup, Tekirdağ da göreve başladıktan sonra kendisinin aslen Bayburtlu olduğunu ailesinin Masat köyümüzden göçtüklerini ve göçtükleri Masat köyümüze hasreten ve izafeten soyadı olarak “Masatlı” soyadını aldıklarını göğsünü gere gere söyleyen aidiyetine müdrik ve saygılı hemşehrimiz olarak bizim de calibi dikkatimizi çekmiştir..

Dolayısıyla sevgili dostlarım Sayın Vali Yardımcımızı doğal olarak izlemeye ve uzak kalmış olsa da gerçekten Bayburt kültürü ve terbiyesi ile bir aidiyeti var mı yok mu diye doğrusu irdelemedik değil.. Gerçekten; tavrı, duruşu, vakar ve ciddiyeti, ‘devlet adamı’ olduğunu tanınmadığı ortamlarda hissettirmesi, sadeliği, ağır başlı tutumu, giyim ve kuşamıyla, çelebi tavrı ve çalışkanlığıyla tam bir memleket figürü olduğunu söyleyebilirim.

Malum biz de memleket evlatlarını iyi ve net tahlil ettiğimizi iddia eden takımındanız ya (!), yanılma payım nerede ise sıfırdır doğrusu.

Kısa olarak verdiğimiz bu bilgilere özel hayatı ve yaşam felsefesine ait detaylı ve havi bilgilere sahip olmadığımız için; son kelam ve ilaveten yazacak olursak gerçekten Tekirdağ İl’inde yaptığı görevi tam layıkıyla yerine getiren, istikamet üzerine hayatını yönlendiren, inançlı ve milli çizgileri net ve kavi olan bir hemşerimizdir diyebilirim sayın Vali Yardımcımız hakkında..

Daha çok genç ve önü açık, bahtı da açık olur inşallah, kendisine buradan  sağlık sıhhat ve afiyet ile devlet hizmetinde daha üst makamlarda görev yapmak nasip olsun dileklerimizle; huzur diliyoruz..

AHMET AKSOY

Dostlarım, Namı diğer pala Ehmet ve ‘Tonturakzade Tavus Nene’ nin torunu Ahmet Aksoy ağabeyimizi 1968 yılından yani ilkokul 4. Sınıftan beri tanırım.. Kadızade mahallesine yani Ahmet ağabeylerin hemen üst tarafındaki taş binada; Mercimeklere ait ev de o zamanlar kiracı idik, yani komşuyuz Ahmet ağabeylerle.

O zamanlar; hatırladığım kadarıyla, bilmiyorum hala o hobisi devam ediyor mu? “dam kuşu” meraklısı, "kuşçu" tabir edilen birisiydi.. Bacalarda özellikle kuş ayartma ve uçurtma işleriyle gününü gün etmeye çalışan deli dolu havai bir izlenim bırakmıştı bizim çocuksu hafızamızda, en azından ben ele hatırlıyorum..

Daha sonraları gençlik yani delikanlı zamanlarımızda bizden bir kuşak büyük olduğu için, daha çok çarşı ve gençliğin o zamanlar yoğun olarak gittikleri kahvehanelerde görürdük, bazen de, memleketimizde meşhur “hak almaz”, “yedi gözeler” vs. gibi su başlarında, gençliğin  gereği olarak gördüğümüz mütevazı masum işret işlerinde görmüşüzdür..

Epey senelerden tanıdığımdan ve aşina bir kişilik olması dolayısıyla Ahmet ağabeyin, belki de herkesin aksine çok homojen, cana yakın, espritüel dış intibaına rağmen çokta sır bir tabiat sahibi olduğunu,  yani haksızlıklara karşı ve şimdilerde moda deyimi olan; mahalle veya kasaba /şehir “baskın ve dominant” sonradan görmelerinin, hakketmeyenlerin, derinliğine bir altyapısı olmayanların edindikleri sadece maddi ve sosyal statülerine ve bu sosyal etkinliğin başka hayatlara olumsuz tesir ve inhisarının psikolojik toplumsal dengelerin yok olmasına, buna sebebiyet verenlere karşı haklı isyanlarını öylesine, derununda tepkisel dışa vurumunu; espritüel, kendi yaşam felsefesi içinde  kaale almamasını, hatta bazılarının  ucuz tavırlarına  karşı  bir "duruş" olarak düşünürüm.

'Pala Ehmet'in Sosyal demokrat bir siyaset güttüğünü biliyoruz.

Vakti zamanında varlıklı bir geçmişe sahip asil bir vakar sahibi aile yapısı vardır.. Babası yiğit lakabıyla söylenir düsturu ile söylüyorum: “Donyağı Selahattin” olarak bilinen Sarı Selahattin amcamızın da kendi halinde fakat görmüş geçirmiş bir insan olduğunu biliyoruz, bizim tanıdığımızda ekmeğinin peşinde bir insandı.. Hele bir babaannesi vardı ki, diller destan “Tonturahzade Tavus Nene”… Tavus nenenin ne kadar doğrudur ama, “saraydan çıkma” bir afet olduğu söylenirdi.. Çok tatlı dilli ve hoş sohbet nene idi, Allah cümlesine rahmet etsin.

Evet,   Ahmet ağabey,  hayatı bir şekilde ti’ye alınan  tarafını bulup insanlara karşı görmüş geçirmiş,  mütevazı ve aile geçimini sağlayan, fakat derununda sakladığı ancak yoğunlaştığında somutlaşan protest bir karakterdir de..  halen ahir hayatında dahi mütevazı fakat  sürekli hatta mütemadiyen sürdürdüğü bohem yaşantı tercihi ile ilginçtir.

Bu güne kadar kimseyi incittiğini, kimseye karşı büyük veya küçük olsun saygısızlığını duymadık, hatta gıybet ettiğini de görmedik. Kendi arkadaş ve yaren gurubunda yeri bakidir,  bu gurup çemberi bayağı da geniştir, çok uyumlu ve munis biri olduğu için yaren ve dostlar arasında eksikliği hemen hissedilir. Dolayısıyla Bayburt deyimiyle “oynaşı çok” bir hemşeridir.. çelebi, beyefendi, dürüst, sır saklar, sağlam karakterli, giyim ve kuşamına pek itina göstermeyen ancak çok temiz giyinen, güler ve güleç yüzlü, babacan tavırlı, hayatın içinde pişen bir çok tecrübe sahibi memlekette nesli tükenenlerdendir..

Az kalsın olarak unutuyordum, yine haydi haydi zamanlarında bir işret işi için yola çıktıklarında geçirdiği trafik kazası sonucu ayağı kırılmış olup, tamamen maddi sebeplerden dolayı tedavisini tam yaptıramadığı için topallamakta ve “Topal Ehmet” olarak ta yad edilmektedir..

Memlekette yaren ve dost sohbetlerinin aranan baş isimlerinden biridir, hemen hemen tanıyan herkesin önkoşulsuz sevip saydığı ve son yıllarda özenle besleyip, itina ile gözettiği sarı bıyıkları ile de ”Pala Ehmet”tir, yani lakabı çok biri, bir lakabı daha vardır ama burada yazmak uygun düşmez, bilenler bilir…

Müdavimleri çok kelimenin tam manası ile tam bir Bayburt  beyefendisi, çelebidir;  çok maddi birikimi olmasa da gönlü gani birisidir. Lise mezunu olduğunu biliyoruz, kendisinden beklenmeyen fakat derinliğine bir  kültür sahibi olduğunu hissettirir…

Sesi çok güzel ve Türk Sanat müziğine olan aşinalığından dolayı, terennümü diyebilirim ki memlekette bir numaradır. Yanık ve kadife sesli gerçekten nota bilgisi olmamasına rağmen kulak sahibi bir müzik aşinasıdır, bilenler bilir. Ondan 30-35 yıl evvel dinlediğim "atım düştü ben yoruldum" şarkısı hala kulaklarımdadır, en fes bir yorum ve sestir o unutamadığım...

Zannediyorum ki, halen bir 35 lik rakısını alıp, evinde mütevazı çilingir sofrasında kafasına göre takılıyordur.. Telefonda sordum “Ahmet ağabey seni de yazacağım, yazmamı istediğin özel bir anı veya olay varsa söyle yazayım,” dedi ki; “ne deyim, hangisini deyim, sen de tanırsan işte yaz birini”, tanıyorum elbette ama dostlarım benim bildiklerim buraya yazılır cinsten şeyler değil ki (!?), dolayısıyla tanımayan ama merak edenlerin memlekette gidip kendisine veya yarenlerine sormasını tavsiye edeceğiz.

Memlekette herkesin bila istisna sevdiği bir meleket figürünü tanıtmaya çalıştım dostlarım, Ahmet ağabeyime buradan ahir hayatında sağlık ve huzur diliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hafıza-ı Beşer (25) Kurban Yazoğlu, Kurban Yılmaz, Ali Kemal Kumkumoğlu,İsmet Çakal

Hafızai Beşer (11) Naci Memiş, Bünyamin Kutluer, Metin Sezer, Erdoğan Kadakal, Cahit Altay

Hafızai Beşer (8) Oflu Osman, Asım Hancı, Prof. Dr. Semra Kahraman, Salih Cengiz, Nizam Sayın, Muhsin Bayburtlu,