Hafızai Beşer (20) Remzi Çavuldak, Fırat Kızıltuğ, Mete Türker


REMZİ ÇAĞILDAK (Çavuldak)
(1910 - 26.12.1976)

Remzi Çağıldak Cümbüşüyle
Remzi Çağıldak büyüğümüz memleketimizin asilzade ve köklü bir ailesindendir.

Babası 1. dünya savaşında şehit olmuş olup, annesi de muhacirlik diye bilinen, Sivas’a göç esnasında yolda hastalanarak vefat etmiştir. Yani çok küçük yaşta hem annesini hem de babasını kaybetmiştir. 3 yaşında yetim ve öksüz kalmış, anneannesi tarafından büyütülmüştür.

Şehit yadigarı olan Remzi büyüğümüz, ölümsüz eseri; “ben feleği gördüm daştan inerken”  derken,  belki de, der’ûnundaki  onarılması ve tarifi   imkânsız bu eksiklikleri gam kültürü muvacehesinde terennüm etmiştir.

Ben Feleği Gördüm Taştan İnerken
Gırıldı Ganadım Celvan Ederken, Pervan Dönerken
Neynim Felek Neynim Ben Sana Neynim
Gırıldı Ganadım Celvan Ederken, Pervan Dönerken 
Yüce Dağ Başında Kurdum Aşhane
Vefasız Yar İçin Düştüm Daşhane Düştüm Daşhane
Neynim Felek Neynim Ben Sana Neynim
Gırıldı Ganadım Celvan Ederken, Pervan Dönerken 

Yanarım Yanarım Tütünüm Tütmez
Yarem İçerdendir Derman Kar Etmez, Lokman Kar Etmez
Neynim Felek Neynim Ben Sana Neynim
Gırıldı Ganadım Celvan Ederken, Pervan Dönerken 

1910 yılında Kars'ta doğdu, iki yaşında memlekete ailesiyle gelmiş olup,  lokal kültürümüz ve  folklorumuzun altın sayfalarında müstesna yerini almıştır.
Bildiğimiz kadarıyla, ud, cümbüş,  akerdeon,  bağlama ve diğer enstrümanları çok ustalıkla kullanabiliyordu. Daha doğrusu, eskiden yaygın olan ve gerçekten kültürel inkişafın, şehirli olmanın, sanat ve naif’ liğin bir göstergesi; “ince saz” da çalamadığı, kullanmadığı müzik aleti yoktur.

Türk Sanat Müziğinin en seçkin eserlerini  ve zaten bir çoğunu kendi veya saz arkadaşlarının bestelediği Bayburt Türkülerini tadına doyum olmaz bir üslup ve zarafetle icra eder, dinleyenlerin gönüllerine taht kurardı.

Şingah Mahallesinden yakın komşuları olan Ressam Salih Cengiz bey; bestekârımızın çok sayıda Türk sanat müziği formunda hatta  ülke çapında büyük bestekar ve müzisyenlerden Avni Anıl’la ortak çalışmaları olduğunu ve bunların notalarının oğlu Ahmet Çağıldak ta olduğunu bildiğini söylemiştir. Dönemin en ünlü sanatçılarına müzisyen olarak refakat ettiğini de sözlerine eklemiştir.

Türk Halk Müziğinin efsane hizmetkârı Nida Tüfekçi ile şahsi dostluk ve arkadaşlıkları ve ve kültür dayanışması içinde olduğu ve o'na da beste verdiği bilinmektedir.

İnce saz demişken değerli dostlar,  İnce Saz;  Bayburt, Harput (Elazığ, Eğin, Ahlat), Urfa ve Kerkük kültür fay hattının bir nazenin öğesidir. Temel enstrümanları;  ud, cümbüş, keman, kemane, bağlama ve klarnet gibi müzik aletlerini bu kültür fay hattında bu işlerle iştigal eden her sazende gibi Remzi Çağıldak büyüğümüz ile saz arkadaşları Zakir Peksert, Dursun Peksert, Abdurrahman Kayserili, Burhan Poskof, Abdullah Ahıskalıoğlu ve Mustafa Ahıskalıoğlu gibi kültür elçilerimiz çok ustalıkla kullanabiliyorlardı.

Üstadın yanık sesi ve dokunaklı bir üslubu olduğu söylenmektedir.

Kemani Zakir Peksert ve Cümbüşte Remzi Çağıldak beğ
Burada bir anekdotu üstü kapalı da olsa açıklamak gereği duyuyorum, maalesef değerli dostlar, memleketimiz bu değerli büyüklerimizin yetişmelerinde oldukça hamiyetli olmasına rağmen bir dönem ve halen de kısmen hakim olan gerici ve yobaz dinci bazı hakim unsurlar tarafından, bu gün mahalle baskısı diye tarif edilen ve en büyük baskı olan psikolojik etkilenmeden dolayı Remzi Çağıldak kültürümüze çok daha güzel eserler vereceği bir yaşta, elli’li  yaşlarda müzik hayatını noktalamış olup,  hem memleketimiz açısından lokal olarak, hem de eserleri ülke genelinde sevilen ve tutulan bir müzisyen, bestekâr olduğu için mevzii olarak ta bir kayıptır.

11 evlat sahibidir. 8 kız, 3 erkek. Erkek evlatlarından Şahin bey vefat etmiş olup, Mehmet ve Ahmet beyler hayatlarını idame etmektedirler.

Bestekârımız göç  ettikleri Sivas’tan Bayburt’a dönünce çeşitli uğraşlar sonunda Erzincan’a ekmek kavgası için çalışmaya gitmiş ve orada ud çalmasını ve nota öğrenmişti. Daha sonra,  kendi gayreti ile okuma - yazmayı da öğrendikten sonra, devamlı olarak düğünlerde ve çeşitli müzikli toplantılarda, özellikle arkadaşı kemani Zakir Peksert ile değişmez sanatçıları olmuşlardı.

Atatürk’ün 1937’da Trabzon’a gelişlerinde, Bayburt’tan karşılama için giden heyette bulunmuş, Atatürk’ün huzurunda Bayburt türkülerini söyleyerek takdir toplamıştı.

At binip kılıç kuşansam
Âşık olup yurdumuzda dolaşsam
Yine dertlenirim yar bulmazsam
Rahat değil gönlüm, yarin olmazsam
.
Remzi Çağıldak aynı zamanda bir şair ve bestekârdır. Onun dillerden düşmeyen türkülerinde memleket sevgisi, hasret ve yiğitlik konuları işlenmiştir.

Bestekar  şarkı ve gazel formunda bestelediği birçok eseri daha vardır. Bu eserlerden bazıları; Zay Oldum Geze Geze, Sarı Kavun Dilimi, Kız Yalın Ayak, Kop Dağı Oldu Duman, Ben Feleği Gördüm, Bayburt’un İnce Yolunda, Güzel Vasfeyleyim Hallerin Senin (Baytar), Dur Yerinde, Yılan İnceden Öter ve Gül Koydum Gül Tasına.

Kendisini tanıma fırsatını bulduk.. Nurani  ve güzel bir çehresi vardı.. Yüzünde ki, sünneti seniyye sakalı kendisine çok yakışıyordu. Güler ve güleç yüzlü bir büyüğümüzdü.

Remzi Çağıldak, folklorumuzun zenginliğine, bilgi ve birikimine havi ve bu alanda büyük hizmetleri olan bir değerimizdir.. Bayburt türkülerinin ve oyun havalarının bir çoğunu notaya almış bunları Ankara ve İstanbul radyolarına vermiştir.

Özellikle bir koçaklama olan, aşağıda bir kıt’asını verdiğimiz bestekârımıza ait unutulmaz dizeleri yine bir kültür hazinemiz ve değerimiz olan Hacı Osman Okutmuş’ un dilinde pelesenk olduğunu biliyoruz, o rahmetli büyüğümüz de bu koçaklamayı zaman zaman mırıldanır ve ‘gam ve yiğitlik  kültürü’ nü yanındaki dinleyenlerine aktarırdı.

Koçaklama;
(Hey, Heyy)   “Kopdağı Oldu Duman,
Yüreğim Yandı Yaman,
Çekil Ey Kahpe Düşman,
Bu Yerler Aslan  (Koçak) Yurdu”

Hayatı çile ve gam kültürüne havi bir yaşam tercihi ile geçen bu değerli bestekârımız için yazılacak çok daha güzel ve anlamlı şeyler var mutlaka, fakat kısa bir biyografik çalışma yaptığımız için, iş’i, daha detaylı  inceleme ve araştırma yapılmasını ilgili alan da faaliyet eden hemşerilerimize veya ilgili alana gönül vermiş akademisyenlere bırakıyor, bu değerli büyüğümüze Allah’tan rahmet, mağfiret ve aff niyaz ediyoruz.




METE TÜRKER

Mete Türker beğ
Şingah mahallemizin tanınan, bilinen, köklü  ve saygın bir ailesinden, rahmetli İhsan Türker amcamızın 4 numaralı mahdumudur.

Mete beyi, İlkokul dördüncü sınıftan beri tanıyoruz, yani kadimden bir güzel dostumuzdur.

Kendinden menkul güzel özellikleri olan, çelebi, kav, yumuşak bir ses tonu ile iletişimi tercih ile zaman zaman  yüksek volümle konuşan fakat hiç kimseye karşı önyargılı yaklaşımı olmayan temiz bir yürek ve sağlam karakterli gardaşımızdır.
Memleketin kültür bilgi ve birikimine müptela olup, sahip olduğu değerlere oldukça müdrik ve bu değerleri yaşayan; zeki, kavi, güzel ve sade giyinen, zarafet ve nezaketi ile müsemma olduğunu söylemek gerek.

Özellikle, Bayburt spor camiasında maşerimize nakşolunan hizmetlerini burada zikretmeliyiz. Futbolcu, antrenör ve yıllarca idareci olarak üzerine hangi görev düştü ise layıkıyla ve ziyadesiyle deruhte etmiştir.
Temsil yeteneği olup, insanlara karşı oldukça saygılı bir yaklaşım tarzıyla hitap eder, arkadaş ve yaren ortamlarında ziyadesiyle espirişinas, şakacı, nüktedan ve hanedan bir huy sahibidir. Yani vefalı ve kadirşinas olduğunu biliyoruz.

İstanbul Türkçe sini çok iyi kullanmakla birlikte lokal olarak Bayburt ağzı ile iletişim kurar.

Siyaseti yoktur, kişisel olarak sosyal demokrat bir yaklaşım sahibi olup, çok ön plana almaz.. Milli ve ulusal konularda kırmızı çizgileri nettir. Taviz vermez ve üzerine düşen görevi de yapmaktan imtina etmez.

Mete Türker ve Eyüp İşaşır 
Genellikle sosyal yaşamı çok iyi gözlemleyen ve bu gözlemleri ışığında hayatını yönlendirir. Bir dönem ticari faaliyetleri oldu ise de bildiğim kadarıyla bu ticari faaliyetinden umduğu sonucu alamamış olup, işlerini tasfiye etmiştir. Türk Telekom Müdürlüğünde teknik eleman olarak hayatını kazanmaktadır.

En belirgin kişisel özelliği, sağlam karakterli ve dürüst olmasıdır. Dostluklarını ve arkadaşlıklarını bu temel üzerine inşa eder. Asilzade bir ailedendir ama, bu asaletin hakkını da bilaistisna verdiği aşikar, bilenler bilir. Çalışkan ve ilkelidir vesselam.

Çocuklarına, aile efradına, dostlarına karşı düşkün olup, her zaman iftihar edilecek bir hayat tarzı ile bu günlere gelmiştir. Kendisi ile ilgili çok hatıralarımız vardır.  Çok kavga ederiz ama, bu güne kadar Mete gardaşıma kırıldığımı hatırlamam, işte öyle bir değeri tanıtmaya çalıştım dostlar.

Kendisine buradan ahir ömründe, sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur diliyorum.

***
Haftaya buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun.. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hafıza-ı Beşer (25) Kurban Yazoğlu, Kurban Yılmaz, Ali Kemal Kumkumoğlu,İsmet Çakal

Hafızai Beşer (11) Naci Memiş, Bünyamin Kutluer, Metin Sezer, Erdoğan Kadakal, Cahit Altay

Hafızai Beşer (8) Oflu Osman, Asım Hancı, Prof. Dr. Semra Kahraman, Salih Cengiz, Nizam Sayın, Muhsin Bayburtlu,