Hafızai Beşer (19) Dursun Ali Daştan, Mehmet Çağlar, Osman Hafız, Rahmi Topsakal

OSMAN HAFIZ (Okuyucu)
(1934-1994)


Osman Hafız (Okuyucu) Hocamız
Memleketimizin yetiştirdiği, Hadım-ül Kur'an,  saygın bir din adamı..  Gökteki yıldızlar kadar değerli bir mabedin unutulmaz nazenin İmam Hatibi. Sözde değil, özde gerçek bir Kur'an aşığı ve hayatını da onun prensiplerine uygun yaşayan güzel bir memleket değeri.

Aslen Uğrak köyündendir. Değerli dostlar, Osman Hafız hoca efendi, bizim zaviyemizden, ilk tanıdığımız günden,  Hac farizasında rahmeti rahmana intikaline kadar ve bu gün de memleketin maşeri gök kubbesindeki saygın, mütevazı yeri ile gönüllerimizdeki tahtına oturmuştur.



Saygın ve gizemli bir kişilik idi...Onun gizemli olması yıllarca hizmet ettiği ve adeta kendisiyle özdeşleşen o muhteşem ve Ulu Mabet'ten mi kaynaklanıyor diye düşünmedim de diyemem.

Ulu Camii ile rahmetli Hocamız adeta bütünleşmiş, 'yek ahenk' olarak hafızamızda yer etmiştir. Hafız Hocamız, ahlaki ve fıtri olarak bu ulu mabedi adeta anlamlaştırıyordu, mabedin tarihi ihtişamına yakışıyordu yani...

Hayır, kendisi ile bir tanışıklığımız olmayıp, bir memleket aşinası olarak kendisine namütenahi bir hayranlık besleyen, özellikle Cuma namazların da onun cemaati olmak için gayret gösteren birisiyiz.

Kılık, kıyafeti ve heybetli duruşuyla 'Muhammed-î miras Minbere' bir başka yakışıyordu; hayranlık ve huşu içerisinde kendisinden feyz alıyordu 'Cemaat-i Bayburt' !

Genel olarak, hatta sünnet-i seniyye'den mülhem; "vücut diliyle" yani yaşam felsefesi ve hal ile iletişimi tercih eden... az ve öz konuşan, buna mukabil hatim ile namaz kıldıran, farklı  profili olan bir hoca efendiyi anlatmaya çalışıyorum dostlarım.

Bayburt Din Görevlileri Derneğinden aldığımız kısa öz geçmişi şöyle;

"1934 yılında Bayburt Merkez Uğrak (Varzahan) Köyün de dünyaya geldi. İlk okulu kendi köyünde bitirdi. Hafızlığını İstanbul da meşhur Kesik Bacak Hoca adıyla bilinen İsmail efendiden ikmal ederek icazetini aldı. Askerlik yıllarına kadar Kur’an tedrisatını aynı hocanın yanında tamamladı. Daha sonra 1959 -1960 yıllarında Adana Osmaniye de askerliğini yaptı. Askerlik dönüşü sırasıyla Bayburt Merkez Zahit Efendi camiinde Müezzin-Kayyım olarak göreve başladı. Sonra Merkez Yakutiye (Yeni Camii) de İmam-Hatip olarak görev yaptı. En son Merkez Ulu Camiinde 21 yıl İmam-Hatip görevi yaptıktan sonra 1994 yılında görevdeyken vekaleten hac görevine gitti.

Hac görevini yapıp dönerken Cidde havaalanında kalp krizi geçirerek Hakkın Rahmetine kavuştu.

Hoca Efendinin kendine has bir takım özellikleri vardı. Sürekli hatim ile Namaz kıldırırdı. Kendisine has güzel bir okuma üslubu vardı. Namazda ‘tadili erkân’a azami ölçüde dikkat ederdi. Hoca Efendinin güzel hasletlerini anlatmakla bitmez.

O bir Kur ‘an aşığıydı. Kur ’an Kurslarında gönüllü olarak çok sayıda hafız yetiştirmiştir. Kısacası işinin ehli idi, Hamil-i Kur’an dı.

İki arzusu vardı; yatalak olan babası için: "Ya Rabbi Babamı benden sonraya bırakma". İkinci arzusu ise "benim ruhumu ya mihrap ta yada hac da al" idi.  Her iki isteği de yerine gelmiştir."

Memleketin bir başka temel taşı, rahmetli Hacı Şaban Efendi de mütemadiyen onu tercih ederdi. Hatim ile namaz kıldıran Hocaefendiyi tercihiyle, ayrı ve özel bir muhabbet beslediği, sürekli onun cemaatinden olmayı yeğlediğini biliyoruz. Hakkında çok güzel sözler söylediği söylenmektedir.

Özellikle Ramazan ayında Ulu Camii, Osman hafız müdavimleriyle dolar taşar, muhteşem Kur'an ziyafetlerinden insanımız istifâde için adeta yarışırdı diyebiliriz.

Ulu Camii gibi tarihi bir Ulu Mabet' te Hocamızın o büyüleyici atmosfer içinde yoğunlaşıp, cemaatiyle bütünleştiğini ve bu vuslatın tezahürünü en avami hemşerimiz bile hisseder,  Kur'an ziyafetlerinden sonra camiden çıkan herkesin yüzünde bir gülümleseme ve ruhunda 'Kur'ana gan' mışlığın tezahürü görülebilirdi.

Ümmid-î visale giden mukaddem ve muhkem yolun yorgun adamına  yorgunluğunun mükâfatı ve hakettiği muhteşem tablo; dualarının kabulü ve  Hac farizasında ruhunu Rahman' ına teslimi...

Bu muhteşem tablo; Osman Hafız'ımızın, Kelâm-ı Kadim'i nefis ve leziz olarak müslümanlara takdiminin bir finali  idi.

Ezcümle dostlar, maşerimize altın harflerle yazılı bir değer olan Osman Okuyucu Hafız'mız bir daha gelmez diye düşünüyor ve bizce erken yaşta vefatından duyduğumuz teessür ve üzüntümüzü ifade ile, buruk bir tevekkülle kendisine, hizmetkârı olduğu Kur'an Azimüşşan'a ve Din-i İslama yapmış olduğu hizmetler hürmetine kendisine,  Allah'tan (CC) rahmet, mağfiret ve aff niyaz ediyoruz...
RAHMİ TOPSAKAL
Soldan sağa: M. Atamer, N. Develi, S. Cengiz, F. Ahıskalı
ve Rahmi Topsakal; Oturan Topal Osman,  Yıl: 1974
Namı diğer; Baba Rahmi, kısaca "baba!". Yarenleri, arkadaşları hatta kendinden büyükleri dahi onu, "baba" diye çağırır, öyle hitap ederlerdi.

Memleketin asilzade bir ailesine mensup, Ulu Camii Müezzin Kayyımı Sait Topsakal büyüğümüzün 3 numaralı  mahdumudur. Fehmi ve Rahmi ikizlerinden küçüğü, yani 3 artı 1 herhalde. (!?)  

Rahmi bey, gerçekten lokal olarak almış olduğu lakabıyla müsemma, "baba" bir insandı, can’dı. Biz, Rahmi gardaşımızı her zaman kadim ve içten bir arkadaşımız olarak, sıcaklığını ve engin dostluğunu yanımızda hissetmişizdir.

Kendisi, sıcakkanlı, çelebi, giyim ve kuşamına itina ile sade bir giyim sahibi, vakur, nezaket ve zarafetiyle göz dolduran, saygılı ve saygın bir kişiliktir.

İkizi olan Fehmi beyle, hikmetinden sual olmaz, tıpa tıp benzemekle birlikte, karakter olarak faklı bir profil arzetmektedir. Mesela Rahmi beyde ki dış karakter yansıması Fehmi bey de pek hissedilmez. Yani Rahmi daha samimi ve içten bir yaklaşım sahibi ve daha homojendir. Tabii Fehmi beyin de farklı güzel yönleri de olduğunu söylemeliyiz.

Rahmi gardaşım, daha ziyade milli ve manevi meselelerde çok net bir çizgi güder. Kırmızı çizgileriyle oldukça bilinçli, şuurlu ve heyecanlı bir yaklaşım sahibidir. Haksızlığa karşı tepkisi çok nettir. Yardımsever, vefalı ve alicenap bir yapısı olup, paylaşmayı, yardımlaşmayı esas alan tertemiz bir insandır.

Tam bir Müslüman Türk gibi, lokal olarak ta Bayburt ahlakı ile donanmış değerdir.

Arkadaş ve yaren ortamlarında oldukça şakacı, ironik tanımlamaları, espiritüel anlatımları ve içten davranış sahibidir. Kendisi ile ergen yaş arkadaşlığımız vardır. Dolayısıyla çok özel hatıralarımız ve anılara sahibiz.

Akil, izanlı ve mantıklıdır. Güler ve güleç yüzü ile insanlara güven veren, babacan bir edası olduğu malum.

Gençliği ve ileriki yaşlarında fırtınalı günleri de yaşamış olup, memlekete Köy Hizmetlerinde unutulmaz hizmetleri olmuş, fakat memleketin makûs talihinin bir tezahürü olan "değerler göçü" diye tanımladığımız kervana katılmış, Manisa ilimize göç etmiştir.

Hep yazıyorum, hep söylüyorum; bu göç hadisesini, hem Rahmi gardaşım özelinde, hem de memleket zaviyesinden, yani genelde de bir memleket kayıbı olarak müteala ediyoruz. Çünkü böylesine şahsi kazanımları ile memleketin kültürel, ekonomik, istihdam, içtimai ve sosyal yaşamına katkılar sunabilecek insanlarımızdan lokal olarak faydalanamamak bir kayıp değil de nedir değerli dostlarım.

Kendisi ile gerçekten çok güzel günlerimiz ve anılarımız olan Rahmi Baba ile ilgili çok daha güzel şeyler yazılabilir ama bitmez (..), kendisine ahir hayatında sağlık, sıhhat, afiyetler ve huzur dileklerimizi gönderiyoruz.
 

DURSUN ALİ DAŞTAN



Dursunali Daştan ve Mahmut Sezer (Mamuli)
Dursun Ali bey, memleketin "Daştanlar" diye bilinen tanınmış, köklü ve asilzade ailesine mensuptur. Entelektüel bilgi ve birikimiyle göz dolduran, kendini yetiştirmiş; akil, kültürel birikimi olan, hitabeti ve karizmasıyla, çelebi, hamiyetli, vefalı ve özellikle duygusal yaklaşımları ile ön plana çıkan güzel bir hemşehridir.

Yüksek öğrenimi Gazetecilik Yüksek Okulu olup, almış olduğu akademik eğitimini kendisinden beklenilenin aksine ve çok ta başarılı ülke çapında bir gazeteci olabilecek alt yapıya, birikime sahip olmasına rağmen yaşam tarzı olarak benimsememiş, hayatını ticaretle kazanmayı yeğlemiştir.

Bir müddet baba mesleği olan inşaat ve taahhüt işleriyle iştigal etmiş, uzun senelerden beri ülkenin içinde bulunduğu istikrarsızlık nedeniyle bu iştigal ettiği işlerini de tasfiye ile maddi kazanımlarıyla mütevazı bir hayat sahibi, giyim ve kuşamına öyle çok önem vermeyen ancak, temsil yeteneği olağanüstü bir cazibeye sahip nadide bir memleket evladıdır.

Bizden birkaç yaş büyük ağabeyimiz olup, kendisinden, bilgi ve birikiminden faydalanmışızdır.

Çok okuyan, irdeleyen, memleket meselelerine milli ve manevi bir yaklaşım ile çözüm önerileriyle ön plana çıkan, karizması ve kültürü ile dikkate şayan birisidir.

Milliyetçi ve maneviyatçıdır. Büyük Birlik Partisini memlekette yıllardan beri omuzlarında taşıyan üç beş serdengeçtiden birisidir. Samimiyeti ve ihlası dikkat çeken, özellikle ülke meselelerinde yani mevzi şuuru ve engin yaklaşımlarıyla saygıdeğer izlenim veren, kendisinden menkul güzel hitap ve davranış sahibidir. Mensup olduğu siyasi organizasyonu hakkıyla ve ziyadesiyle temsil eder; Alperendir!

Özellikle birebir muhabbetlerine doyamadığımız, muhatabının kişisel derinliklerine dair isabetli gözlem ve tahliller yapabilen bir kabiliyet sahibi. Diyebilirim ki, insanları davranışları ve yaşam tarzları itibariyle hissettirmeden bir nev’i endeksleyen ve sosyolojik olarak bir değerlendirmeye tabi tutan bir kabiliyette birisidir. Sosyal ve beşeri davranışları okuyabilen bir karakter yani.

Bizdeki intibaı, vefalı, kadirşinas, ikramı ve paylaşımı seven, yardımsever, hamiyetli, sır taşır ve özelikle de insanlara karşı ön yargı taşımadan, muhatabının yüzüne söyleyemeyeceği şeyi arkasında söylemez, söyleyecekse de net bir şekil de yüzüne söylemeyi tercih eder. Yani iki yüzlülüğe ve haksızlığa karşı oldukça tepkili bir kişiliktir.

Dostlarım burada şunu söylemek gerek; Dursun Ali bey, eğitimi ve kendisinin şahsi kültürel, siyasi ve entelektüel kazanımlarını değerlendirmediği hiç değilse aldığı akademik eğitimini hobi olarak ta olsa insanımızın istifadesine sunmaması bizce memleket için bir kayıptır.

Tabi bu bizim Dursun Ali ağabeyimize olan güven ve samimiyetimizin bir ifadesidir. Gerçekten memleket Dursun Ali ağabeyimizden gerektiği gibi faydalanamamıştır.

Bu yazdıklarımıza gülümseyeceğini biliyoruz, fakat yazmaktan da kendimizi alamadık. Gerçekten Dursun Ali ağabeyi çok dolu ve birikimlere havi birisidir. Neden bu güzelliklerden faydalanmayalım ki... Neyse fazla özele girmek uygun olmaz, ama bilenler bilir, ne demek istediğimizi.

Hep söylüyoruz memleketimiz bir kültür ve değerler manzumesinin mümbit bir toprağı.. fakat! adeta, derdest edilmiş bu kültür ve değerlerimiz... değerli hemşehrimiz Durmuş Hocaoğlu ağabeyimizin genele şamil tespitinde olduğu gibi; "kozmopolitanizm" in lokal bir tezahürü hakim ve gün geçtikçe kemiriyor güzelim toprağımızı. (..)

Dursun Ali Daştan beye ahir ömründe sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur diliyoruz.

MEHMET ÇAĞLAR
 

Mehmet Çağlar bey, Tuzcuzade (galer) mahallesinden tanınan ve bilinen, asilzade bir aileye mensuptur.

Geçtiğimiz yıl, yakalandığı amansız kanser hastalığından kurtulamayarak rahmeti rahmana uğurladığımız bu hemşehrimiz, memleketimizin köklü ve tanınan bir ailesine mensuptur.

İlk ve orta tahsilini Bayburt’ta, Jandarma Astsubay Okulunu da Ankara da okudu.

İlk görev yeri Silivri de “akıllara zarar” unutulmaz görevler yapan bu hemşehri, bir başka diyarı gurbet olan bu yerde kim olursa olsun Bayburt’lu hemşehrilerine dillere pelesenk olan yakınlık, ilgi ve alaka  göstermiş ve  onlara yardımlarını esirgememiştir, her türlü sıkıntı ve çaresizliklerinde yanlarında olmuştur.

Bir örnek: Tekirdağ da ikamet,  Kitre köyünden  Kadakal ailesinden bir bayan kardeşimizin düçar olduğu,  Silivri yakınlarındaki trafik kazasında, kazayı yapanın bir Bayburt'lu olduğunu duyar duymaz koşarak, hemen olayı bir nev'i üstlenmiş, yani sahip çıkmış ve Bayburtlu iki kişinin cenazesinin  olduğu o hazin olayda, cenaze sahiplerine anlatılması zor fayda ve yararlılıkları olmuştur.

Jandarma Astsubay olan bu rahmetli hemşehrimiz, çok detaylı tanımasak ta, yine de birkaç defa konuşmuşluğumuz ile ortak dost ve arkadaşlarımız olup, bildiğimiz ve duyduğumuz kadarı ile bu değerli hemşehrimiz, ekmeğini yediği Ordumuz içerisinde yüz akı bir geçmişe sahip, gerçekten memleket ahlakı ile mücehhez, vefalı, çelebi, kadirşinas, temsil yeteneği zirvede, giyim ve kuşamına son derece düşkün, kısaca ciğerli bir hemşehri olduğudur.

Bayburt’tan tanıdığımız kadarı ile arkadaş ve yaren ortamlarında gayet güler ve güleç yüzlü, konuşkan, ağırbaşlı, oturması ve kalkmasıyla aldığı lokal terbiyeyi yansıtan, şakacı ve espritüel bir kişiliktir.

Değerli dostlar bu rahmetli hemşehrimiz yıllar evvel memleketten çıkıp gitmiş, bu gün dar bir çerçeve de tanınan kişi olmasına karşı, biz burada bu kendinden menkul bir yüreği yazmaya değer bulduk.

Yazmaya değer bulduk, çünkü; memleket evlatlarından bir çoğu mecburen ekmek kavgası için memleketlerini terk etmişlerdir, fakat yüreklerinin bir yarısını, hatıralarını da memlekette bırakmış; dolayısıyla da hep memleket sevdası ve hasreti ile yanıp kavrulmaktadırlar. Dolayısıyla memleket hasreti çeken bu değerlerimizi yad etmeye değer diye düşünüyorum.

Çok küçük yaşta annesini kaybetmiş olup, ergen döneminde de memleketten ayrılmasına rağmen Mehmet Komutan aidiyetine karşı sorumluluklarını gereği gibi yapmıştır. Yarenlerinden bir kaçı; Kara Celal, Gıyım, Hoso Mehmet ve Berber Hayrettin'dir.

Geçtiğimiz yıl temmuz ayında rahmeti rahmana intikal etmiş, bizim de iştirak ettiğimiz cenazesinde dillere destan hemşehri katılımı , ziyadesiyle kalabalık bir cemaatle ebedi yolculuğuna uğurlanmıştır.  Kimler yoktu ki, Bayburt’ tan çocukluk arkadaşları, İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Bursa ve daha bir çok ildeki dostları,  meslektaşları, yaren ve dostları hep orada idi. 


Sayılan, sevilen bir hemşehriyi çok detaylı olmasa da burada yad etmeye çalıştık, saygınlığına gıpta ettiğimiz bu hemşehrimize Allah’tan rahmet, mağfiret ve aff niyaz ediyoruz.
****
Haftaya tekrar beraber olmak umuduyla Allah'a emanet olun!
*

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hafıza-ı Beşer (25) Kurban Yazoğlu, Kurban Yılmaz, Ali Kemal Kumkumoğlu,İsmet Çakal

Hafızai Beşer (11) Naci Memiş, Bünyamin Kutluer, Metin Sezer, Erdoğan Kadakal, Cahit Altay

Hafızai Beşer (8) Oflu Osman, Asım Hancı, Prof. Dr. Semra Kahraman, Salih Cengiz, Nizam Sayın, Muhsin Bayburtlu,