Hafızai Beşer (12) Gobuk Sultan Nene, Şeref Oruç, Orhan Çakmak, Faruk Çağlar, Mehmet Kavi

Üç Kuşak Sultan Nene Torunları
GOBUK SULTAN NENE
  
Gazi Gobuk Sultan Nene, Bayburt'umuzun Ermeni Vahşetinin yaşandığı 1916-1918 yılları arasında, erkek kardeşleri; Piri ve İrfani beğlerle beraber, memleketimizin maşerinde dillere pelesenk olmuş gerçek kahraman kardeşlerden hanım olanıdır. Yani Bayburt kadınının iffet ve namus kıyâmının adı.
Erzurum da Nene Hatun, Afyon da Kara Fatma, Kastamonu da Şerife Bacı kim ise, Bayburt'ta da Gobuk Sultan Nene o'dur!
Peki nereden geliyor bu "GOBUK" lakabı?
Bu soruyu Sultan Nene'nin torunu Avukat Ayça Sezer cevaplasın isterseniz değerli okuyucular; "Yıl 1916 veya 1917 Ermenilerin gemi azıya aldığı yıllar. Defolup gidiyorlar memleketimizden. Ancak yakıp yıkarak, vurup kırarak. Benim "büyük büyük ninem" yani "babamın babaannesi", o zamanlar henüz sağ, Adı; "Sultan." Alçaklar (Ermeni komitacılar) Bayburt ta ve çevre illerde evlere girip, her şeyi yağmalayıp, insanları kaçırıp, çoluk çocuk yaşlı genç demeden katlederken sıra bizim eve geliyor. Zaten Ninenin Kardeşleri; "Piri ile İrfani' nin" düşmana karşı direniş (Milis) örgütlenmesi içinde oluşu nedeniyle, mim'li bir ev bizimki.
Her neyse, Büyük nine düşmanın geldiğini görünce eve girip devasa kalınlıktaki demirli kapıyı kapatıyor ve sırtını kapıya veriyor. Ancak eve girerken kahpe kurşunlardan biri sağ koluna değince kolu parçalanıyor.
Demirli pencerelerden, taş duvarlardan giremeyen alçaklar, evi kurşun yağmuruna tutuyorlar.Bir hayli zorluyorlar girmek için. Ancak zamanları sınırlı olduğu için defolup gidiyorlar sonra. Evi arayamadıklarından evde bulunan bir miktar mühimmat ve atlar da ermeni yağmasından kurtuluyor. Ama ne yazık ki Sultan Nine' nin sağ kolu kurtulmuyor."Piri ve İrfani" dedelerde yorgun ve yaralı. Günler sonra askeri tabip geldiğinde mecburen kesiyorlar Nine' nin kolunu. O günden sonra da adı, "Gobuk Sultan" oluyor. Gobuk; Yöresel bir deyiş. Anlamı; "Çolak, Kolsuz " demek. Giden bir kol oluyor. Kalansa; " Bir Gazi ismi ve asırlık kapıda parlayan kurşun izleri.
Bayburt' ta, Kars' ta, Ağrı' da, Erzurum' da, Gümüşhane' de hangi kapıyı çalsanız, bir acılı hikâye dinlemeden gitmeniz mümkün değil. Mesela; Şingah' ta, Tomlacık' ta, Taşındibi' nde, Veysel' de, Gençosman' da, Velişaban' da… İstediğiniz her hangi bir yerde."
Bayburt'ta milli şahlanış, moral ve motivasyon açısından yerel (Milis) güçlere verdiği güç ve katkılara ilaveten,Gazi Sultan Nene bizzatihi, yukarıda torunu Ayça Sezer'in anlattığı gibi; elinde keser, balta veya naçak ile Ermeni katillere karşı fiilen, birebir yaptığı mücadelesi tek başına milli bir kahramanlık destanıdır.
Milli ve karakteristik maşerimizde bir iz, bir atom zerresi kadar küçük, hafızamızın ve milli şuurumuzun namütenahi derinliklerinde asla silinmeyecek; kemiyyeti (niceliği) itibariyle değeri biçilemeyecek abide kadın kahramanımızdır Gazi Gobuk Sultan Nene'miz. Bayrak şairi merhum A. Nihat Asya'nın; " hadi kızım sen de Fatihler doğuracak yaştasın!" diye seslendiği; Anadolu'nun yani doğduğu toprağın ismi ile müsemma Bayburtlu Gazi Gobuk Sultan, yada "Işık ışık dalga dalga bayrağımızdır."
Ne yazık ki değerli dostlar, torunu Avukat Ayça Sezer hanımın "Giden bir kol oluyor. Kalansa; Bir Gazi ismi ve asırlık kapıda parlayan kurşun izleri." diye iftihar duygularını dile getirdiği bu olayın sessiz şahidi asırlık kapı esrarengiz bir şekilde yok edilmiştir.
Bu gün bir çivinin bile kıymeti harbiyesi olan bu 'ermeni soykırım iddiaları' na karşı kullanılabilecek, kurşun delikleriyle dolu, "asırlık" kapı kayıp... Çok, hem de çok yazık! Kimbilir hangi şuursuz, aymaz ve bilinç yoksunu, belge niteliği taşıyan bu benzersiz ve değerli met'ayı, asırlık kapıyı yok etti.
Sultan Nene, yakın yıllara kadar yaşamış olup, mürüvvetini görme bahtiyarlığına da ermiştir. Yanılmıyorsam 1957 yılında rahmeti rahmana intikal etti... Allah rahmet etsin, Ayşe anamızın komşusudur inşaallah.


Doç. ŞEREF ORUÇ
 

Şeref Oruç kardeşimiz, bizim aşina olduğumuz ve dostluğunu paylaştğımız değerli ve asilzade bir ailenin yetiştirdiği; orta kuşak temsilciğine soyunmuş, yakışıklı karayağız bir Şingah delikanlısıdır.

Çoban Ahmet Oruç büyüğümüzün 4 numaralı mahdumudur. İlk, orta ve liseyi Bayburt'ta ikmal etmiş, Yüksek öğrenimini Karadeniz Teknik Üniversitesinde yapmış olup, ayni ünversite de akademik kariyerine devam etmekte, şimdilik Doçent Doktor ünvanı ile maruftur. İnşaat Mühendisidir.


Çok küçük yaşlarda hayat mücadelesine başladığını bizzat görmüşümdür. Ergen dönemine kadar babası ve ağabeyleriyle hayvancılık ve zirai işlerle, daha sonraları üniversite evveli ve üniversite yıllarında da diyar-ı gurbetlerde, Bayburt ile özdeşleşmiş: "yonu kesme taş" işciliği yapmış, usta bir "yonucu" olduğu da söylenmektedir.

Üniversite de öğrenci derneği başkanlığı yaptığını ve lider bir yapısı olduğunu söylemeliyiz.

Çok zeki, kavi ve duygusal; davudi bir ses tonu ile konuşan, Türkçeyi güzel ve zarif bir uslupla terennüm eden, özenli ve şık giyinen, zarafeti ve nezaketi ile dikkat çeken; kültürlü, okuyan, hitabeti olan; vefalı, saygılı, hanedan ve nüktedan bir edası vardır.

Ülke meselelerine ziyadesiyle müdrik, soğukkanlı ve akîl bir tabiat sahibidir.

1986 yılında bizim yazıp, yönettiğimiz ve sahneye koyduğumuz " Bağdat Fatihi Bayburtlu Genç Osman" (Piyes 3 perde) oyunumuzda, rahmetli kardeşimiz Cemalettin Kumbasar ile başrolü paylaşmış, Cemalettin bey Sultan 4. Murat, Şeref bey de Genç Osman rolünü büyük bir başarı ile oynamışlar ve o zaman Bayburt ta bir hayli takdir toplayan bir kültürel faaliyete imza atmışlardır.

Yani sosyal ve kültürel anlamda da beceri sahibi; bilim adamı kişiliği ve akademik bir faaliyet ile hayatını idame eden örnek bir kardeşimizden bahsediyoruz. Şeref bey, ayni zaman da memleket meselelerine lokal ve mevzii olarak kafa yoran ve özellikle memleketimizin makûs talihini yenecek güzide bilimsel projelerinde sahibidir. Bilimsel faaliyetlerine daha ziyade Bayburt'a matuf bir çehre vermeye gayret sarfettiğini yakınen biliyoruz. Bunlar; demiryolu, karayolları ile ilgili olan çalışmalardan sadece güncel olanlarıdır.

Ülke meselelerini çok yerinde ve şuurlu bir şekilde irdeleyen ve etüt eden kardeşimiz, milli ve manevi anlamda bilinçli, bir o kadar da maddi ve manevi olarak özverilidir. Milliyetçi-Ülkücü çizgisi ile mümeyyiz. Ahlaken de bütün bu değerlerin şahsında tebarüz ettiği güzel bir hemşeridir.

Mesleki gereklilikten dolayı Trabzon da ikamet, fakat Bayburt ile sürekli irtibat halinde; şu an Bayburt'ta bir yanılmıyorsam bir konut sitesi inşaa faaliyeti de mevcut, yani iktisadi olarakta memlekete katkı yapıyor.

Şeref bey kardeşimiz Trabzon Bayburt Kültür ve Yardımlaşma derneğine kişisel katkılarıyla halen bu derneğin başkanlığını başarı ile yürütmektedir. Büyük İddiaların sahibi, derûnunda memlekete hizmet ülküsü taşıyan, dikkatleri üzerinde toplayan cazibeli bir memleket evladıdır Şeref Oruç hoca.

Buradan bu değerli kardeşime sağlık, sıhhat, huzur dileklerimle, daha nice hizmetleri deruhte etmesi hususunda kendisine esenlik ve başarılar diliyorum.

ORHAN ÇAKMAK


Memleketimizin unutulmaz esnaf ve tüccarlarından (binbirçeşit) namıyla maruf, rahmetli Hasan Çakmak'ın iki numaralı mahdumu, rahmetli Orhan Çakmak ağabeyimiz; insan ve esnaf olarak Bayburt'un maşerine kendini altın harflerle yazdırmış; bilinçli, yürekli, güler yüzlü, ciddi ve vakur bir duruş sahibi, milli ve manevi meselelerde oldukça şuurlu, kendini özellikle genel ülke meselerinde yoran, çok köklü bir esnaf ve tüccar olan bir aileden gelen hamiyetperver, hanedan ve arkadaş, yaren ortamlarında nüktedanlığı ön plana çıkan bir değerimizdi. Şeyhhayran mahallesi, saraybahçe mevkiinde ikamet idiler.

 Rahmetli Orhan Çakmak ağabeyi


Bizim kadimden babadostu ve ailecek aşina ve tanışıklık olduğumuz bir kişi olan Orhan ağabeyimiz genç sayılabilecek bir yaşta rahmeti rahmana kavuşmuştur. Kendisine has bir üslup ve yaklaşım ve tavrı vardı. Biraz asabi, kuşkucu ve karakterinden kaynaklanan tedbirli olan biriydi. Ancak bilenler bilir, oldukça hamiyetperver ve yardımsever olduğu, her zaman elini 'taşın altına' koyabilecek özveri sahibidir.

Bir ara ticari işlerinin aksamasından dolayı diyar-ı gurbet tecrübesi de yaşayan bu büyüğümüz, içindeki hezeyan ve heyecanı ile sır bir insandı desek hiçte yanlış bir ifade olmaz sanırım. Kendinden menkul bir nikbin ve idealist yaşam felsefesi yaklaşımı; anlaşılamamanın verdiği yorgunluk içinde sızlanan, yüksek ideal ve düşüncelerinin önündeki engellere karşı hodbince ve yılmadan müdafii bir yaşam tarzı ile kendi endişe ve tasalarının sıhhatini de bozduğu bir büyüğümüzdü. Bildiğim kadarıyla yüksek tansiyondan kaynaklanan bir kalp krizi neticesinde vefat etti.

Bizim tanıdığımız Orhan Çakmak; ezcümle,Türk Milliyetçiliğinin yılmaz bir Ülkücü devi idi.

Yani yüksek ideal ve şuur sahibi... Okuyan ve okudukları ile alnımıza kara yazı gibi yazılmış sanılan ve bir türlü halledilmeyen ülke meselerinin onda, derûnundaki tezahürü çok yıkıcı bir tahribat etmiştir. Yakın dostları tarafından dahi kolay anlaşılamayan, nevi şahsına havi vakarıyle, güzel ve insani meziyetlerin cem olduğu bir ağabeyimizdi.

Orhan Çakmak ağabeyimizle ilgili olarak çok daha güzel şeyler yazılabilir, ancak kısa bir biyoğrafik çalışma olduğu için burada onun yaşam ve özellikle dünyaya bakış felsefesi ile ilgili biraz olsun bilgi verebildiysek ne mutlu bize, kendisine Cenab-ı Allah'tan rahmet, mağfiret ve aff niyaz ediyorum. Mekanı cennet olsun.


FARUK ÇAĞLAR
  

Faruk Çağlar bey, Tuzcuzade (Galer) Mahallesinden, belediyemizin değerli hesap işleri müdürü; 1948 Bayburt Doğumlu, 1970 de Bayburt Belediyesine memuriyete başladı. 1970-1973 yazı işleri Müdürü. 1974-1977 Elek., su, Otübüs.İşl., Md., 1977-1980 Muhasebe şefi, 1980 -1996 Hesap İşleri Müdürü, 1996 yılında emekli oldu. 1997 -2000 yılları arasında Demokratik Sol Partisi Bayburt Merkez İlçe Başkanlığını yaptı. 


Faruk ağabeyimiz bizim zaviyemizden, çelebi, hatır ve gönül erbabı, sevilen ve sayılan; nezaket ve zarafeti ile müsemma, memleket ve ülke meselelerine müdrik, hanedan ve vefalı bir ağabeyimizdir. Şık ve temiz giyinmeye özenli, az ve öz konuşan, itinalı bir duruş sahibidir. Ülkenin lokal, yerel meselelerine yaklaşımı Sosyal Demokrat bir yaklaşımdır.

Ben Bayburt Kaymakamlığında Tahrirat Kâtibi iken onun deneyim ve tecrübelerinden epey istifâde etmişimdir. Yani bir anlamda kendinden yardım taleb halinde mihmandarlık etmeyi de kendine şiar edinen, yardımsever ve hamiyetlidir.

Belediyecilikte bir numara olduğunu teslim etmeliyiz. Pratik, işini bilen, mevzuata hakim ancak mevzuatçı olmayan, hantal ve klasik bürokrasi işlemlerine karşı çözüm üreten bir çalışma prensibi sahibidir. Gelişen, değişen ülke ve yerel problemler karşısında işini bilen biri olarak karşımıza çıkan, işini en güzel bir şekilde gören bir tavrı olan Faruk ağabeyimiz, öyle zannedildiği gibi halktan azade, menfaatperest, elit bir yaklaşım tarzı olan değil, bilakis karakterinde insanlara, hemşerilerine daima yardımcı olma duygusuyla yaşayan bir kamu görevlisi, belediyeci idi.

Ülke siyasetini milli ve ulusal bir yaklaşımla değerlendirdiğini biliyoruz. Her zaman gülümseyen ve nezaketini insanlara hissettiren bir değerdir.

Genç yaşta emekli olan bu değerli belediyeci ağabeyimizin memlekete daha çok yararları olacağı düşüncesiyle; erken emekli olması bakımından Bayburt için bir kayıp olduğu kanaatindeyiz. Halen Bayburtta ikâmet, ahir ömründe bu ağabeyimize sağlık, sıhhat ve huzur diliyoruz.



MEHMET KAVİ
  

Bizim kuşağın bir yukarıdasındaki kuşaktan, gerçek bir Bayburtlu. Kaleardı Mahallesinin ele avuca sığmaz, yorulmayan; biraz bohem tavırlı, biraz entel, biraz nikbin, yani "kav!"; halk içindeki yaygın lakabıyla "kundura memet"... Oldukça şık ve marka giyinen, Türkçeyi güzel telaffuz eden, insanlara ve muhataplarına güler yüzle hitap eden, nezaketi ve zarafeti dillere destan bir Bayburt evladıdır. Seckincidir desek yeridir. Fakat dostlarına karşı daima kadirşinas ve hamiyetli olduğunu söylemek gerek. Çekirdekten yetişmiş, tuttuğunu koparan, işini bilen, prensipli bir iş adamıdır. 


Asilzade ve tanınan bir aileye mensup, mevzii ve lokal olarak memleket meselelerine müdrik, ancak öyle siyaseti herhangi bir siyasi zaviyeden değil, kendi duygu ve düşünce ekseninde depolitik bir tavır takınır. Derûnunda milli ve ulusal bir talep sahibi olduğu aşikar.

Değerli dostlar, Mehmet Kavi bey Bayburt'umuza ait karakteristik bir figür içerir. Yani becerikli, samimi, icten, acilci, net fakat ayni zamanda flu (kapalı) kişilik. Bu yapı ve karakterde epey hemşerimiz olduğunu biliyoruz, Mehmet abimiz benim tanıdığım en tipik örneğidir. Tabi yanılma payımı saklı tutmak kaydı ile!

Entellektüel bir yaşam tarzı ile ailesine ve çocuklarına karşı düşkün olduğu herkesçe bilinir. Dost ve yaren ortamlarında; hanedan, nüktedan, espritüel ve şakacılığı ile tanınan bir karakter yapısı vardır. Cemiyet işlerinden kaçınmaz, özellikle spor camilarına özverili yardım ve katkıları olan birisidir.

Bizim gördüğümüz ve takdir ettiğimiz yönü, maddi olarak kazanımlarını Bayburt'ta değerlendirmeyi tercih edinmiş olmasıdır. Mehmet Kavi beye buradan sağlık, sıhhat ve afiyetler ile huzur dileklerimizi gönderiyoruz. ***

Haftaya bu gün tekrar buluşmak umudu ile Allaha emanet! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hafıza-ı Beşer (25) Kurban Yazoğlu, Kurban Yılmaz, Ali Kemal Kumkumoğlu,İsmet Çakal

Hafızai Beşer (15) Tuğ. Gn. Bayram Arslan, Alb. Dursun Yaşa

Hafızai Beşer (11) Naci Memiş, Bünyamin Kutluer, Metin Sezer, Erdoğan Kadakal, Cahit Altay